Karl Marx ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Komünist Parti Manifestosu adlı eser 21 Şubat 1848’de yayınlanmıştı. Kapitalizmin tarihi ile karşılaştırıldığında 173 yıl çok uzun bir zaman dilimi değildir. İddiamız odur ki Komünist Parti Manifestosu günümüzde güncelliğini korumaktadır. Bizleri başkalarından farklı kılan da budur. Bugün Marksizmi ve günümüzün Marksizmi olan Leninizm’i eleştiren hatta reddeden kişi, kurum ve kuruluşlar dahi bu eserin 173. yıl dönümüne dikkat çekmek zorunda kalmışlardır. Ancak onlar günümüz konusunda bu eserden yola çıkarak herhangi bir saptama yapmamakta veya yapamamaktadırlar.
Komünist Parti Manifestosu, kapitalizmin sanayileşme dönemine girdiği, ve proleterleşmenin geliştiği bir dönemde, gelişen işçi sınıfı hareketi karşısında feodal artıkların ve burjuvazinin saldırıları karşısında işçi sınıfının bilimi doğrultusunda görüşleri özetleyen bir eserdir. Kısadır, özdür ama yeri doldurulamaz öneme sahiptir.
Bugüne kadar, İncil ile birlikte dünyada en çok okunan kitap ünvanını korumaktadır. Marksizm’in ve günümüzde Marksizm-Leninizm’in, teorik, ideolojik, politik ve örgütsel köşe taşları bu eserde özetin özeti olarak sunulmuştur. Eserin her bir satırı, birer kitap olacak içeriksel öneme sahiptir.
Komünist Parti Manifestosu, birinci cildi 14 Eylül 1867’de yayınlanan Karl Marx’ın eşsiz eseri Kapital ile birlikte 2013 yılının Haziran ayında UNESCO’nun Dünya Mirası Programı’na kayıt edildi.
Komünist Parti Manifestosu günümüzde işçi sınıfının politik örgütleri olan Komünist Parti’lerin programlarının omurgasını oluşturmaktadır. Bu anlamda Komünist Parti Manifestosu komünist düşünceleri savunmanın nirengi noktasıdır. Bugün Marx’ın sadece tespitlerine “doğrudur” demek ama Komünist Parti Manifestosu’nda ortaya konan örgütlenme biçimi ve görevlere mesafeli duranların komünist olma sıfatını taşımaları mümkün değildir. Nasıl ki, Marx’ın Kapital’in üç cildinde ortaya koyduğu kapitalizmin analizine “evet” diyerek, “ama günümüzde…” kelimeleri ile başlayan cümleleri kuranların Marksizm ile olan bağlarının kopmuş olduğu gibi…
Kuşkusuz ki, her teori gibi Marksizm de geliştirilmelidir ve geliştirilmektedir de. Dünyada “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” tespitini yapan MÖ 500’lü yıllarda Efes’te yaşamış olan ünlü Yunanlı filozof Herakletios’un dediği gibi. Marx ve Engels, eserlerinde, bilim katına yükselen işçi sınıfının dünya görüşünü oluştururken bir dizi analizler, tespitler ve sonuçlar çıkararak proletarya ile burjuvazi arasında uzlaşmaz çelişkiler olduğunu ortaya koymuşlardır. İşçi sınıfının dünya görüşünün bir bilim niteliği taşıması Marx ve Engels’in tüm sosyal ve fen bilimlerini inceleyerek ve de kendilerinden önce yaşamış tüm filozof, sosyolog, ekonomist ve politologların görüşlerini ele alarak, onların görüşlerinden de yararlanarak işçi sınıfının dünya görüşünü ortaya koymuş olmalarıdır.
Diyalektik ve tarihsel materyalizm çözümlemeleri ile felsefi açıdan yeni bir dünyaya kapı açmışlardır. Ekonomik ve politik olarak, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet sorununun kapitalist toplumun en önemli emaresi olduğunu ve bu ortadan kaldırılmadan kapitalizme son verilemeyeceğini ortaya koymuşlardır. Dolayısıyla bu değişimi sağlamak için de kapitalist devletin bütün kurum ve kuruluşlarıyla yıkılması gerektiği ve işçi sınıfının devletinin kurulması gerektiğini olmazsa olmaz koşullar olarak ön görmüşlerdir. İşçi sınıfının mücadelesinin uluslararası niteliğine büyük önem vermişler ve bu görüşleri doğrultusunda 1. Enternasyonal’in kuruluşunu örgütlemişlerdir.
Bu çözümlemeler ve ilkelerden arındırılmış veya törpülenmiş bir komünizm fikriyatı, komünist nitelikli olmaktan uzaklaşmış bir fikriyattır. O artık başka bir şeydir. Burjuvazi ile uzlaşmacılığa dayalı, kapitalizm sınrıları içinde reformlar ön gören Marksizm ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bir görüştür. Bu nedenle başta günümüz sosyal-demokrasisi olmak üzere bu ilkelere mesafeli duran ya da eleştirel yaklaşan “sol” görünümlü her görüş Marksizm-Leninizm’den uzaklaşmış bir niteliğe sahiptir ve işçi sınıfının tarihsel misyonunu yerine getirme amacından sapmıştır.
Komünist Parti Manifestosu’nun yayınlanmasının 173. yıl dönümünde yapacağımız en doğru hareket, okuduysak bu eseri bir kez daha dikkatlice okumak, okumadıysak, edinmek ve ders çalışır gibi okumaktır. O zaman bu eserin önemini bir kez daha anlayacağımıza eminiz.
Bütün ülkelerin proleterleri birleşiniz!
POLİTİKA YAYIN KOLEKTİFİ